NE ARAMIŞTINIZ?
Türkçe İngilizce sözlükte arama yapmak için ise tıklayabilirsiniz.
önek içinde bulunan.
(s.) göğüs kemiğinin iç tarafında olan.
(s.) inatçı, serkeş; kolay kontrol edilemeyen, yola getirilemeyen. intractabil'ity, intractableness (i.) kolaylıkla yola getirilememe. intrac'tably (z.) kolayIıkla kontrol edilemeyecek şekilde.
(i.), (mim.) kemerin asıl iç kavsi.
(s.) molekül içinde bulunan veya meydana gelen.
(s.) mektep içinde yapılan, bir okulun sınıfları arasında olan (oyun, müsabaka).
(s.) kasın içine zerkedilen, kasın içini etkileyen.
(kıs.) intransitive.
(s.), (i.) uzlaşmaz, uzlasması imkansız; (i.), (pol.) uzlaşmayan kimse, ihtilafçı. intransigence (i.) uyuşmazlık, ihtilafta inat.
(s.), (gram.) geçişsiz, nesnesi olmayan, nesnesiz (fiil), (abbr.) (nsz.) intransitively (z.) geçişsiz olarak .
(tıb.) hamileliği önlemek için kullanılan ve dölyatağı yoluna yerleştirilen küçük alet, spiral .
(s.) damarın içinde bulunan veya damarın içine tesir eden.
Alışveriş Sepetiniz