NE ARAMIŞTINIZ?

Limasollu Naci İngilizce Eğitim Setleri ve Online İngilizce Kursu Bir Arada

fra ne demek Türkçe anlamı

Türkçe İngilizce sözlükte arama yapmak için ise tıklayabilirsiniz.


A B C D E F G H I J K L M N O P Q R S T U V W Y Z
Aranan Kelime: fra
Bulunan Sonuç: 58

fra

(i). kardeş (rahip unvanı).

fracas

(i). gürültü, velvele, kavga.

fraction

(i). parça, kısım; (kim). damıtık madde; (mat). kesir. common fraction adi kesir, bayağı kesir. compound fraction bileşik kesir. decimal fraction ondalık kesir.

fractional

(s). kesri; cüzi. fractional currency ufaklık, bozuk para. fractional distillation (kim). uçucu sıvıları tedrici hararetle kısımlara ayırma, fraksiyonlu distilasyon.

fractionate

(f). kısımlara ayırmak (imbikten çekilen sıvılar), damıtmak.

fractionize

(f)., (mat). kesirlere ayırmak, kesre çevirmek; kısımlara ayırmak.

fractious

(s). ters, aksi, huysuz, kavgacı. fractiously (z). ters ters. fractiousness (i). huysuzluk, aksilik, çocuk terbiyesizliği.

fracture

(i)., (f). kırma, kırılma; kırık; (tıb). kemik veya kıkırdağın kırılması, kırık; yarık; çekiçle kırılınca madenin meydana çıkan yüzeyi; (f). kırmak çatlatmak, yarmak; kırılmak. compound fracture (tıb). kırılan kemik uçlarının deriyi delerek dışarı çıkması hali. greenstick fracture (tıb). küçük çocuklarda kemiğin iki parçaya ayrılmadan kırılması. simple fracture (tıb). basit kırık.

fragile

(s). kolay kırılır, kırılabilir; nazik, narin, ince. fragil'ity (i). kolay kırılma, narinlik.

fragment

(i)., (f). kırılmış parça, kısım; (f). parçalara ayırmak.

fragmentary

(s). kısım kısım, parça parça, parça halinde; eksik kalmış, ikmal edilmemiş.

fragmentation

(i). parçalanma. fragmentation bomb (ask). patlayınca şarapnel gibi parçalar saçan bomba.

fragrance

(i). güzel koku, rayiha.

fragrant

(s). güzel kokulu, rayihalı, mis kokulu. fragrantly (z). güzel kokarak, mis gibi.

frail

(s). kolay kırılır; kolay bozulur; zayıf; zayıf ahlâklı, kolayca günah işleyebilir. frailly (z). kolay kırılabilir şekilde; zayıf ahlâklı olarak. frailty (i). zayıflık, manevi zaaf. human frailty kolayca günah işleyebilme eğilimi, beşer zafiyetleri.

frail

(i). kuru yemiş küfesi; bir küfelik kuru yemiş.

fraise

(i). bilhassa Kraliçe 1. Elizabeth zamanında giyilen kırmalı yakalık; istihkâma konan uçları sivri kazıklar, şarampol.

fraktur

(i). Alman kitaplarında daha çok eskiden kullanılan harf şekli.

frame

(f). şekil vermek, uydurmak; tasarlamak; düzenlemek, tertip etmek, yapmak; çerçevelemek; çatmak, kurmak; argo yalan yere suç yüklemek; ilerlemek; becermek, uydurmak.

frame

(i). çerçeve, bina iskeleti, kafes, çatı; beden, vücut; gergef, tezgâh; hal. frame house ahşap ev. frame of mind düşünüş tarzı; mizaç, hal. frame of reference bir hüküm veya karar vermeden önce bilinmesi gereken şartlar ve değer hükümleri. frameup (i)., argo hileli düzen, kumpas; yalan yere suç yükleme, iftira, karacılık. framework (i). kafes, çatı, iskelet; çevre.

franc

(i). (Fransa, Belçika, isviçre) para birimi, frank; eskiden altın sonradan gümüş olarak basılan Fransız parası, frank.

france

(i). Fransa.

franchise

(i). oy verme hakkı; hükümet tarafından tanınan imtiyaz veya muafiyet, bu imtiyaz veya muafiyetin geçerli olduğu yer, melce; imtiyaz, hak: imalâtçı tarafından bayi veya perakendeciye tanınan mallarını satma yetkisi, acentelik. electoral franchise oy kullanma hakkı.

franciscan

(s)., (i). Fransiskan mezhebine veya rahiplerine ait; (i). bu mezhebe mensup rahip.

franco

önek Fransız.

francolin

(i). Afrika ve Asya'da bulunan keklik, çil, turaç, (zool). Francolinus.

franctireur

(i)., (ask). Fransız akıncı neferi, çeteci asker.

frangible

(s). kırılabilir. frangibil'ity (i). kırılma özelliği.

frangipane

, frangipani (i). bir çeşit yasemin ıtırı; alyasemin kokusu; (ahçı). badem ve krema ile yapılan bir çeşit pasta.

frank

(i)., (k).dili sosis.

frank

(i). ortaçağda Cermen kavimlerinden birine mensup kimse, Frank; Avrupalı, Frenk.

frank

(f)., (i). postada ücretsiz gitmesi için mektubun üzerine imza atmak, (mektup, telgraf) parasız göndermek; muaf tutmak, istisna etmek; (i). (mektup) posta ile parasız gönderme hakkı; ücretsiz gitmesi için mektupların üstüne atılan imza; ücretsiz giden mektup.

frank

(s). açık sözlü, serbest, samimi, içi dışı bir; açık, aşikâr. frankly (z). açıkça, dobra dobra; samimi olarak. frankness (i). açık sözIülük, samimiyet.

frankenstein

(i). Frankeştayn; kendi yaptığı bir iş sonucunda mahvolan kimse; yaratıcısının kontrolundan çıkıp mahvına sebep olan herhangi bir şey.

frankfurter

, frankfort(er) (i). bir çeşit baharatlı sosis.

frankincense

(i). günlük, buhur, tütsü.

frankish

(s)., (i). ortaçağdaki Frank kavmine ait; (i). bu kavmin dili; Frenkçe.

franklin

(i). eski devirlerde ingiltere'de orta halli arazi sahibi.

franklinstove

Benjamin Franklin tarafından icat edilen önü kapaklı bir çeşit soba.

frankpledge

(i)., eski (ing). (huk). bir semtte her erkeğin bütün semt halkının davranışlarından mesul olması.

frantic

(s). çıIgın, kendinden geçmiş, çileden çıkmış. frantic(al)ly (z). çıIgınca, kendini kaybetmişcesine.

frap

(f). (ped, ping) (den). sıkı bağlamak. frap a rope halatı sarmak, strangola etmek.

frappe

(s)., (i). buzlu, dondurulmuş; (i). meyvalı dondurma, buzlu şerbet frape.

frater

(i). erkek kardeş, arkadaş.

frater

(i)., eski manastır yemekhanesi.

fraternal

(s). kardeşlere ait; kardeş gibi, kardeşçe; kardeşlik cemiyetine ait. fraternally (z). kardeşçe.

fraternity

(i). kardeşlik; kardeşlik cemiyeti; dinsel veya toplumsal gaye ile kurulan birlik; erkek talebe kuruluşu; aynı sınıf veya meslekten olan erkekler.

fraternize

(f). birbiriyle kardeş gibi olmak, arkadaşlık etmek; düşmanla kardeş gibi samimi olmak. fraterniza'tion (i). arkadaşlık etme

fratricide

(i). kendi kardeşini öldürme; kendi kardeşlerini öIdüren kimse. fratrici'dal (s). kendi kardeşini öldüren, kardeş katli kabilinden.

frau

(i). (çoğ. -en) evli veya dul Alman kadını; Bayan (evli), Madam.

fraud

(i). hile, dolandırıcılık, sahtekarlık; dolandırıcı ve hilekar kimse, sahtekar kimse.

fraudulent

(s). hileli, sahte; hilekar, dolandırıcı; hile ile ele geçirilen. fraudulence (i). hilekarlık. fraud ulently (z). hile ile, sahtekarIıkla.

fraught

(s). dolu, yüklü. fraught with danger çok tehlikeli.

fraulein

(i). evli olmayan Alman kadını, Bayan (bekar), Matmazel.

fraxinella

(i). geyikotu, (bot). Dictamnus fraxinella.

fray

(i). kavga, karışıklık.

fray

(f). (kumaş) yıpratmak; yıpranmak.

frazzle

(i)., (f). yıpranma; (f). yıpratmak; yıpranmak, eskimek. beat to a frazzle, worn to a frazzle bitkin, çok yıpranmış.

Alışveriş Sepetiniz

Sepetiniz henüz boş

Taksit seçeneklerini ödeme sayfamızda görebilirsiniz.

ALIŞVERİŞE DEVAM ET

HESABINIZA GİRİŞ YAPIN

Parolanızı mı unuttunuz?
ÜYE DEĞİLSENÜYE OL