NE ARAMIŞTINIZ?

Limasollu Naci İngilizce Eğitim Setleri ve Online İngilizce Kursu Bir Arada

form ne demek Türkçe anlamı

Türkçe İngilizce sözlükte arama yapmak için ise tıklayabilirsiniz.


A B C D E F G H I J K L M N O P Q R S T U V W Y Z
Aranan Kelime: form
Bulunan Sonuç: 22

form

(i). şekil, biçim, suret; beden, vücut, kalıp, cisim; cins, sınıf; tarz, usul, teamül; spor form; fiş, müracaat fişi; gelenek, etiket, hal; üslup; (matb). forma; (ing). (okullarda) sınıf: first form orta bir. bad form (ing). etikete aykırı davranış, uygunsuz tavır. form leeter basılmış hazır mektup. for forms sake adet yerini bulsun diye. in due form usul dairesinde. in good form iyi halde, keyfi yerinde. out of form pek iyi halde olmayan, keyifsiz; biçimsiz; spor formunda olmayan.

form

(f). biçimlendirmek, şekil vermek; teşkil etmek, yapmak; düzenlemek, tertip etmek; edinmek, geliştirmek; kurmak; şekil almak; hasıl olmak, gelmek, çıkmak, zuhur etmek. form an opinion fikir edinmek.

formal

(s)., (i). resmi, usule uygun; biçimsel, şekli; (i). tuvalet, gece elbisesi. formal analogy (man). biçimsel karşılaştırma. formal call resmi ziyaret. formal garden geometrik şekillere göre düzenlenmiş şişek bahçesi. formal logic (man). yapısal mantık; genel mantık. formally (z). resmi olarak, usulen, resmen.

formaldehyde

(i)., (kim). formaldehit, formol.

formalism

(i). biçimselcilik, şekilcilik, dış görünüşe ve davranışlara önem verme.

formalist

(i). biçimci kimse; resmiyet taraftarı.

formality

(i). resmi olma, resmiyet; biçimcilik; formalite, usul, âdet.

formalize

(f). resmileştirmek; şekil vermek; resmi olmak, teklifli olmak.

format

(i)., (matb). kitabın genel düzeni; (program) genel biçim.

formation

(i). şekil verme, düzenleme; tertip; oluş, teşekkül, formasyon; (ask). birlik; (ask). düzen; (jeol). oluşum.

formative

(s)., (i). şekil veren, şekil verebilen, teşkil etmeye yarayan; (biyol). büyüyebilir, gelişme eğilimi olan; (i)., gram ek, takı; ekli sözcük.

former

(i). biçimlendirici şey veya kimse.

former

(s). evvelki, önceki; öncel, eski, geçmiş, sabık; ilk bahsedilen: Of the two choices I prefer the former. iki şıktan birincisini tercih ederim. former times geçmiş zaman, eski günler.

formic

(s)., (kim). karıncalarda bulunan bir aside ait; karıncalara ait. formic acid karınca asidi.

formication

(i)., (tıb). karıncalanma.

formidable

(s). korkulur, korkunç, dehşetli, müthiş, heybetli; pek zor. formidabil'ity (i). korkunçluk; güçlük. for'midably (z). korkulacak surette, dehşet verici bir şekilde.

formless

(s). şekilsiz, biçimsiz.

formosa

(i). Formoza, Tayvan'ın eski ismi.

formula

(çoğ. -lae, -las) (i). usul, kaide; reçete, tertip; (mat)., (kim). formül.

formulary

(i). formüler; (ecza). kodeks.

formulate

(f). formül halinde ifade etmek; kesin ve açık olarak belirtmek. formula'tion (i). formül şeklinde ifade etme, formül haline koyma.

formulism

(i). formüllere bağlılık; formüller sistemi.

Alışveriş Sepetiniz

Sepetiniz henüz boş

Taksit seçeneklerini ödeme sayfamızda görebilirsiniz.

ALIŞVERİŞE DEVAM ET

HESABINIZA GİRİŞ YAPIN

Parolanızı mı unuttunuz?
ÜYE DEĞİLSENÜYE OL