NE ARAMIŞTINIZ?

Limasollu Naci İngilizce Eğitim Setleri ve Online İngilizce Kursu Bir Arada

far ne demek Türkçe anlamı

Türkçe İngilizce sözlükte arama yapmak için ise tıklayabilirsiniz.


A B C D E F G H I J K L M N O P Q R S T U V W Y Z
Aranan Kelime: far
Bulunan Sonuç: 36

far

(z)., (s). uzak; (s). uzak, uzun,,, daha uzun olan; ilerlemiş. far and away pek çok. far and near, far and wide her yerde. far be it from me. Allah esirgesin. Bana göre değil. Ben yapmam. few and far between seyrek. Far East Uzak Doğu. Far from it. Ne münasebet. Bilâkis. Hâşa! fargone (s). çok hasta, çok ilerlemiş, çok deli, çok sarhoş. far off çok uzak; dalgın. far West uzak Batı, özellikle (A.B.D).'nin batı eyaletleri. a far cry büyük fark. as faras he is concerned ona kalırsa, ona sorarsan. by far büyük bir farkla. go far ileri gitmek, çok dayanmak, tesirli olmak. He will go far. Başaracak. how far nereye kadar. So far so good. Her şey yolunda.

farad

(i). elektrik kuvvetini ölçmeye mahsus bir ölçü birimi, farad. faradiza'tion (i). (tıb). endüklenmiş elektrik akımiyle tedavi.

farce

(f). saçma sapan sözlerle süslemek.

farce

(i)., tiyatro gülünçlü tiyatro oyunu, fars; maskaralık, saçma.

farceur

(i)., (Fr). şakacı, muzip; gülünçlü tiyatro oyunu yazan veya oynayan kimse.

farcical

(s). gülünç, tuhaf, maskaralık kabilinden.

farcy

(i). (bayt). atlara mahsus bir çeşit çıban.

fare

(i). yol parası, bilet ücreti; navlun; yolcu, kayık veya araba yolcusu; yiyecek. bill offare yemek listesi. full fare tam bilet; tam navlun. half fare yarım bilet; yarım navlun. plentiful fare bol yemek. poor fare kötü yemek.

fare

(f)., eski olmak, vaki olmak; başından geçmek; yemek yemek; geçinmek, yemek temin etmek; eski yolculuk etmek. Fare ye well. Uğurlar olsun, selâmetle. fare forth yola çıkmak. fare ill işleri yolunda gitmemek. fare sumptuously bol bol yiyip içmek, sefa sürmek.

farewell

ünlem, (i)., (s). Uğurlar olsun, Güle güle. (i). ayrılma, gitme; veda, geçirme,uğurlama; (s). son, ayrılma. farewell dinner veda yemeği.

farfamed

(s). çok meşhur, şöhreti çok yaygın.

farfetched

(s). tabii olmayan, zorlanmış, zoraki.

farflung

(s). çok yaygın, uzak yerlere yayılmış.

farina

(i). mısır unu, irmik, nişasta.

farinaceous

(s). un kabilinden,un gibi, nişastalı, irmikli.

farinose

(s). un veren; (bot)., (zool). una bulanmış gibi beyaz tozla kaplı.

farm

(i). çiftlik, tarla; su altında kabuklu deniz hayvanları yetiştirmek için ayrılan saha; beysbol idman takımı; eski bir belediye veya mıntıkadan tarhedilen vergi; eski bu verginin mültezimliği. farm hand çiftlik amelesi, rençper.

farm

(f). ekmek, ekip biçmek, çiftçilik etmek; iltizam etmek, kira ile tutmak; fakir bir kimseye para ile bakmak için anlaşmak; out ile, (tic). multezime vermek, kiraya vermek,icara vermek; beysbol idman takımına yerleştirmek. farming (i). çiftçilik.

farmer

(i). çiftçi; çiftlik sahibi veya kiracısı. farmer-general eski Fransa'da mültezim.

farmhouse

(i). çiftlik evi.

farmost

(s). en uzak.

farmstead

(i). çiftlik ve içindeki binalar.

farmyard

(i). çiftlik avlusu, çiftlik binaları arasındaki meydan.

faro

(i). bütün oyuncuların kâğıdı dağıtana karşı oynadıkları bir çeşit iskambil oyunu.

farout

(s)., (A.B.D)., argo makbul, geçerli; bilgili; tatminkar.

farrago

(i). karmakarışık şey.

farreaching

(s). uzaklara erişen,şümullü, geniş kapsamlı, geniş mikyasta.

farrier

(i)., (ing). nalbant, orduda baş nalbant; baytar. farriery (i). nalbantlık.

farrow

(i)., (s)., (f). bir batında doğan domuz yavruları; (s). yavrulamayan (inek); (f). yavrulamak (domuz).

farseeing

(s). uzağı gören, basiret sahibi.

farsighted

(s). uzağı iyi gören; (tıb).hipermetrop.

fart

(i)., (f)., kaba yellenme, osuruk; (f). yellenmek, osurmak.

farther

(s)., (z). daha uzak, daha uzun, öteki, ötedeki; (z). daha uzakta, daha ötede, daha ilerde; daha uzağa, daha fazla; bundan başka, ayrıca, buna ilâveten. farthermost (s). en uzak, en ötede, en ileride; (bak). further.

farthest

(s). en uzak; un uzun; (z). en uzakta, en ötede, en ilerde, en uzağa; (bak). furthest.

farthing

(i). çeyrek peni (eski biringiliz parası). It isn't worth a farthing. Beş para etmez.

farthingale

(i). eskiden kadınların giydiği çemberli etek veya iç eteği, jüpon, etegi kabartmak için alttan takılan çember.

Alışveriş Sepetiniz

Sepetiniz henüz boş

Taksit seçeneklerini ödeme sayfamızda görebilirsiniz.

ALIŞVERİŞE DEVAM ET

HESABINIZA GİRİŞ YAPIN

Parolanızı mı unuttunuz?
ÜYE DEĞİLSENÜYE OL