NE ARAMIŞTINIZ?

Limasollu Naci İngilizce Eğitim Setleri ve Online İngilizce Kursu Bir Arada

epi ne demek Türkçe anlamı

Türkçe İngilizce sözlükte arama yapmak için ise tıklayabilirsiniz.


A B C D E F G H I J K L M N O P Q R S T U V W Y Z
Aranan Kelime: epi
Bulunan Sonuç: 46

epi-

(önek) üstünde, üstüne, yakınında, -de, önce, evvel, sonra, takiben.

epiblast

i., biyol. dışderi.

epic

(s.), (i.) destansı, hamasi, menkıbevi; (i.) destan; bu tür konulu roman veya oyun.

epicardium

(i.), (tıb.) epikardiyum.

epicedium

(i.) (çoğ. -di.a) mersiye, ağıt.

epicene

(s.) her iki cinse ait, her iki cinsin özelliğini taşıyan; (gram.) eril ve dişil şekilleri bir olan (kelime); ne biri ne öteki;cinsiyetsiz; kadınımsı (erkek)

epicenter

(i.), (jeol.) deprem merkezinin üstündeki yer

epicure

(i.) ince zevk sahibi kimse (bilhassa yemek, müzik, sanat v.b.'nde).

epicurean

(i.), (s.) Epikür felsefesi taraftarı, epikürcü; keyfine ve boğazına düşkün kimse; (s.) Epikür veya felsefesine ait; zevk ve safaya düşkün epicureanism (i.) epikürcülük.

epicycle

(i.), (mat.) merkezsel bir daire çevresi üzerinde devreden küçük daire.

epidemic

(s.), (i.) salgın, yaygın,genel; (i.) salgın hastalık.

epidemiology

(i.) salgın hastalıklardan bahseden ilim.

epidermis

(i.) hayvan derisininveya bitki kabuğunun dış zarı, beşere, üstderi epidermal, epidermic (s.) üstderiye ait epidermoid (s.) üstderiye ait veya benzer olan.

epifocal

(s.), (jeol.) deprem merkezi üstünde.

epigastric

(s.), (anat.) mide hizasındaki karın duvarlarına ait. epigastrium (i.) üstkarın, göbeğin üst kısmındaki karın duvarı.

epigene

(s.), (jeol.) yerkabuğunun yüzeyinde veya çok derin olmayan bir kısmında meydana gelen.

epiglottis

(i.), (anat.) epiglot, gırtlak kapağı epiglottal (s.) bu kapağa ait.

epigram

(i.) nükteli kısa şiir, hicviye; nükte, nükteli söz, vecize. epigrammat' ic (s.) nükteli, vecizeli epigram'matist (i.) nükteci, vecize yazan kimse.

epigraph

(i.) kitabe; bir kitap veya bahsin özünü belirtmek için başına konan kısa yazı. epigraph'ic (s.) kitabelere ait epigraphist (i.) kitabe okuma ilmi uzmanı. epigraphy (i.) kitabeler; kitabeleri okuma ilmi, epigrafi.

epilepsy

(i.), (tıb.) sara, tutarak, tutarık, yilbik, peri hastalığı. epileptic (i.) saralı kimse; (s.) saraya ait.

epilogue

(i.) sonsöz, hatime, son; nutkun son kısmı; tiyatro oyun sonuna ilâveedilen kısa söylev veya şiir.

epiphany

(i.) görünüş, tezahür, bir tanrının tecelli etmesi; (b.h.) Mecusilerin Hazreti İsa'yı görmek için Bethlehem'e gelmelerini kutlayan ve Ocak ayının 6'sına tesadüf eden yortu; Ortodoks kilisesinde İsa'nın vaftizine remiz olarak haçın suya atılma yortusu.

epiphenomenon

(i.) (çoğ,-na) sonuç yaratmada başlı başına bir etkisi olmayan ve başka olayların yanında yer alan ikinci dereceden bir olay; (tıb.) yan tesir.

epiphysis

(i.), (anat.) kemikucu.

epiphyte

(i.), (bot.) asalak olmadığı halde başka bir bitkinin üstünde büyüyen bitki, üsbitken bitki. epiphytic (epıfit'ik) (s.) bu bitkilere ait.

episcopacy

(i.) kiliseyi piskoposlar vasıtasıyla idare usulü; piskoposluk; piskoposlar.

episcopal

(s.) piskoposlara ait; piskoposlar tarafından idare olunan.

episcopalian

(s.) piskoposlara ait piskopos idaresi usulüne ait episcopalianism (i.) piskoposlarla idare usulü.

episcopate

(i.) piskoposluk; piskoposlar sınıfı; piskoposluk süresi.

episode

(i.) olay, hadise, vaka; eski Yunan tiyatrosunda bir perde; (roman, piyes,hikaye) bölüm, parça; tefrika; (müz.) kısım.

episodic

(s.) ayrı ayrı olaylardan meydana gelmiş.

epispastic

(s.), (i.), (tıb.) kabarcık hası1 eden; (i.) yakı.

epistaxis

(i.), (tıb.) burun kanaması

epistemology

(i.), (fels.) epistemoloji, bilgi kuramı, bilginin esas ve sınırlarından bahseden bilim dalı.

epistle

(i.) mektup, name, risale; Yeni Ahit'te bir Resulün yazdığı mektup.

epistolary

(s.) mektup kabilinden, mektup tarzında; mektuplardan meydana gelmiş (roman); mektubun içinde geçen; mektuplaşma ile yürütülen.

epistyle

(i.), (mim.) üst taban, baş taban, saçaklığın alt kısmı ve sütun başlığı üzerine dayanan taban.

episyllogism

(i.), (man.) astasım.

epitaph

(i.) mezar kitabesi; bu tarzda yazılan manzum veya düz parça.

epithalamium

(i.) düğün kasidesi, düğün için yazılan şiir veya şarkı.

epithelium

(i.), (biyol.) epitelyum, mukozanın dış tabakası.

epithet

(i.) sıfat, lakap; hakaret veya hoşnutsuzluk belirten söz.

epitome

(i.) özet, öz; örnek, misal;sivrilmiş veya zirveye ulaşmış kişi. epitomist (i.) özet çıkaran veya hulasa eden kimse.

epitomize

(f.) özetlemek, hulasa etmek; temsil etmek, örnek teşkil etmek.

epizoon

(i.) (çoğ. -zo.a) (zool.) başka hayvanlar üzerinde yaşayan asalak hayvancık.

epizootic

(s.), (i.), (bayt.) salgın olan (hayvan hastalığı)

Alışveriş Sepetiniz

Sepetiniz henüz boş

Taksit seçeneklerini ödeme sayfamızda görebilirsiniz.

ALIŞVERİŞE DEVAM ET

HESABINIZA GİRİŞ YAPIN

Parolanızı mı unuttunuz?
ÜYE DEĞİLSENÜYE OL