NE ARAMIŞTINIZ?
Türkçe İngilizce sözlükte arama yapmak için ise tıklayabilirsiniz.
(i). çubuk, sırık, kol, kol demiri; mania, engel; bir nehir ağzında veya kıyıya paralel olan uzun kum ve cakıl seti; avukatlık mesleği, baro; mahkemede dinleyicileri hakim, jüri ve avukatlardan ayıran parmaklık; mahkemede sanık kürsüsü; içki satılan veya içilen yer, bar, meyhane, (huk). men'i muhakeme; (müz). ölçü çizgisi; hane armada birbirine paralel iki serit. bar line (müz). öIçü çizgisi. bar of soap sabun kalıbı. admit to the bar baroya kabul etmek. behind bars hapiste, mahpus.
(f). kol demiri ile kapamak, sürgülemek; parmaklığln arkasında tutmak; mani olmak, önlemek; hariç tutmak, dahil etmemek; kumaş üzerine çizgi veya yollar yapmak.
(i)., (fiz). bar, basınç öIçü birimi.
(edat) maada, -den baska bar none istisnasız, ayrıksız.
kıs barometer, barometric, barrel.
argo, (bak). barbiturate.
(i)., (f). olta çengeli; ok ucu; kanca; kuş tüyünün bir kılı; (bot)., zool. sakala benzer kısım; kısa ve kalın gagalı güvercin; rahibelerin kullandığı boynu ve göğsü örten keten örtü; eski sakal; Mağrip atı; (f). ok, mızrak vb,ne uç takmak.
(i). Barbados, Batı Hint adalarından biri.
(i)., (s). kaba kimse, vahşi kimse, medeniyet görmemiş bir kimse; barbar; (s). zalim; gaddar; yabancı; medeni olmayan.
(s). medeniyetsiz, uygar olmayan; barbar; vahşi. barbarically (z). barbarca.
(i). munevverlerce makbul olmayan ifade tarzı; edebiyatta ve sanatta bazılarınca alışılmış şekil ve yazıların haricinde kalan tarzda eserler; vahşilik, kabalık, barbarlık.
(i). gaddarlık, zalimlik, medeniyetsizlik, sanat ve edebiyatta zevksizlik, kabalık.
ing. rise (f). vahşileştirmek, vahşileşmek.
(i). Barbaros; Roma imparatoru I Frederick'in lakabı.
(s). medeni olmayan; haşin, kaba; klasik ölçüler dışında olan; yabancı, ecnebi. barbarously (z). ilkel bir şekilde. barbrousness (i). ilkellik.
(i). eski Berberistan. Barbary ape Kuzey Afrika ile Cebelitarık'ta yaşayan bir cins maymun. Barbary Coast San Fransisko'nun eskiden kumarhanelerin bulunduğu sahil kısmı. barbary ragwort yılanbaşı, (bot). Othonna cheirifolia
(s)., zool., (bot). kıllı sakallı.
(i)., (f). kuzu v.b.'nin bütün olarak çevrildiği açık hava toplantısı; bütün çevrilmiş koyun, kuzu ve oğlak gibi hayvan; bu işe mahsus portatif ızgara; baharatlı ve salçalı bir et yemeği; (f). açık havada bütün hayvan çevirmek.
(s). dikenli, kancalı. barbed wire dikenli tel.
(i). bir nevi sakallı tatlı su balığı; karakeçi, zool. Barbus fluviatilis; balığın dudağındaki sakal.
(i). halter.
(i)., (f). berber; (f). tlraş etmek. barbers itch birkaç cins parazit mantarın yüzde ve boyunda meydana getirdiği bir deri hastalığı. barbershop (i). berber dükkanı.
(i). diken üzümü; kadıntuzluğu, amberbaris, sarıçalı, (bot). Berberis vulgaris
(i). uzun ve kıvırcık tüylü köpek, kaniş; tropikal bölgelerde yaşayan kıllı ve kalın gagalı bir kuş, zool. Capito veya Bucco
(i)., ask. top için hazırlanmış mahfuz yer, barbet, top kulesi; den. taret, top siperi.
(i). bir hisar veya şatonun damında bulunan müdafaa kulesi; gözleme kulesi.
(i)., ecza. barbiturat, uyku hapı.
(i). büyük tüy kenarındaki küçük tüy.
(i)., (müz). Venedik gondolcularının şarkısı; bu tarzda yazılmış parça.
(i). saz şairi, şair, ozan. bardic (s). sairane.
(i)., ing. fırında pişerken kurumasın diye rostonun üstüne konulan yağlı et.
(i)., (f). at zırhını meydana getiren parçalardan biri; (f). ata zırh giydirmek; donatmak.
(s). çıplak, açık,yalın;sade,süssüz,mübalağasız,basit;havı dökülmüş,parlamış(kumaş);ancak yetecek kadar,.bareback (s). eyersiz (at).bare change zayıf vir ihtimal. bare faced (s). yüzü açık, peçesiz;yüzsüz, arsız,hayasız. barefoot (s).,(z). yalınayak. barehanded (s). silahsız,elleri açıkta.bareheaded (s). başı açık.barelegged (s).çorapsız,çıplak bacaklı. bare living ancak geçinme,kıt kanaat geçinme.
(f). soymak, açmak.
(z). ancak, güçbelâ; açıkça, gizlemeden.
Barents Denizi.
(i). eski iskandinav kahramanı; zırhsız asker.
(i)., (argo) zamanını barda geçiren kimse.
(i)., (f). pazarlık, anlaşma; muamele; işlem; kelepir; (f). pazarlık etmek, pazarIığa girişmek, uyuşmak; kayıt ve şarta bağlamak, taahhüt etmek. bargain counter tenzilâtlı eşya tezgâhı. bargain day tenzilâtlı satış günü. bargain price ucuz fiyat, tenzilâtlı fiyat. bargainer (i). pazarlık eden kimse. into the bargain üstelik, caba. strike a bargain uzlaşmak. That is not what he bargained for Bu, umduğu netice değildi.
(i)., (f). mavna, salapurya; saltanat kayığı; (f). mavna ile taşımak; mavna gibi ağır hareket etmek; (k.dili)., (gen). in, into ile paldır küldür girmek; işe karışmak
(i)., (mim). saçak
(i). mavnacılardan biri; kumanda eden mavnacı.
(s)., (kim). baryumlu; atmosfer basıncına ait.
(i). yanınca çok kül bırakan bir deniz yosunu; bu yosunun küllerinden elde edilen alkali, yosun sodası.
(i)., (müz). tenor ile bas arasındaki erkek sesi, bariton; bu sese sahip olan kimse; bandolarda kullanılan bir çalgı aleti, bariton.
(i)., (kim). baryum.
(i)., (f). havlama, köpek havlamasına benzer ses; (k.dili). öksürük; (f). havlamak; havlamaya benzer sesler çıkarmak; yüksek sesle konuşmak veya bağırmak; (argo) bir eğlence yerinin kapısında çığırtkanlık etmek; öksürmek. bark up the wrong tree yanlış kapı çalmak. His bark is worse than his bite Ne varsa dilindedir.
(i)., (f)., (bot). kabuk; ağaç kabuğu; (f). kabuğunu soymak; tabaklamak.
(i)., den. üç direkli yelkenli gemi, barka.
(i). barmen.
(i). havlayan, bağıran insan veya köpek; (k.dili). dükkân veya eğlence yeri önünde bağıran adam, çığırtkan.
(s). kabuğu olan, kabuklu; kabuğa benzeyen.
(i). arpa, (bot). Hordeum vulgare. barleycorn (i). arpa, arpa tanesi. barley meal arpa unu. barley sugar arpa özü ile yapılan bir şekerleme. pearl barley frenk arpası. wall barley duvar arpası, (bot). Hordeum murinum.
(i). biranın üstündeki köpük.
(i)., ing. meyhane tezgâhında hizmet eden kız veya kadın.
(i). meyhane tezgâhında hizmet eden garson, barmen.
(i). Binbir Gece Masallan''nda dilenciye boş tabaklarla hayali bir ziyafet çeken Bağdat'lı prens. Barmecide feast çok kıt yemek.
dini görevleri yüklenebilecek yaşa gelmiş Musevi erkek çocuk; ergenlik töreni.
(s). mayalı, köpüklü; ing., (argo) havai, boş kafalı.
(i)., (f). ahır, çiftlik ambarı; (f). ambara koymak. barn dance bir çiftlikte ambarda yapılan danslı toplantı. barn owl peçeli baykuş, ambarlarda fareleri yiyen baykuş. barnful (s). ambar dolusu. barnyard (i). çiftlikte ahır veya ambann yanındaki avlu.
(i). gemi diplerine veya kayalara yapışan midyeye benzer birkaç cins kabuklu deniz hayvanı; bir cins yabani kaz; (mec). yapıskan huylu sırnaşık adam fig. çamsakızı. acorn barnacle beyaz kurt, zool. Bolanus.
(i)., (gen). (çoğ). at nallanırken burnuna takılan kıskaç, nalbant yavaşası
(f)., A.B.D. (k.dili). taşrada temsil vermek; taşra halkını uçakla gezdirip para kazanmak.
(i). barograf aletinin tespit ettiği kayıtlar.
(i). otomatik olarak hava basıncını kaydeden barometre barograph'ic (s). otomatik barometreyle ilgili.
(i). barometre, hava basıncını öIçen alet.
(i). (avrupada bir asalet ünvanı) baron; A.B.D. kudretli iş adamı, kral. baroness (i). baronun karısı; kadın baron, barones.
(i). ingiliz baronlar slnıfı; baronluk.
(i). barondan bir derece aşağı olan asalet rütbesi, baronet; bu payenin sahibi. baronetage (i). baronet payesi; baronet sınıfı. baronetcy (i). baronet payesi.
(s). barona ait, baronlar smıfına ait; barona yakışan.
(i). baronun payesi veya malikânesi.
(i)., (s). barok; (s). bu usluba ait, barok; şatafatlı, çok süslü.
(i). hava basıncında meydana gelen değişiklikleri kaydeden alet, baroskop
(i). üstü körüklü dört kişilik at arabası, fayton.
(bak). bark.
(f). kışlada oturtmak.
(f)., Avustralya ve ing., (argo) bir takım veya oyuncu lehine veya aleyhine tezahürat yapmak; bağlrarak tezahürat yapmak.
(i). kışla.
(i). eti yenen birkaç cins deniz balığı, zool. Sphyraena.
(i). sulama işlerinde hendekteki suların yönünü veya seviyesini değiştirmek için hendeğe konulan geçici mânia.
(i).,ask.top ateşi ile yapılan mania;şiddetli hücum.barrage balloon uçak hücumuna karşı savunmada kullanılan ve yere bağlı olan balon.
(i)., (huk). baratarya, kaptan veya mürettebat tarafından gemiye veya eşyaya kasten yapılan zarar veya kaza; sık sık kavga veya hukuki ihtilâflara sebebiyet verme suçu, dava veya kavgaları teşvik itiyadı; kilise veya devlet dairelerinde bir mevkii satma veya satm alma. barrator (i). baratarya suçunu işleyen kimse. barratrous (s). baratarya cinsinden olan. barratrously (z). baratarya suçunu işleyecek şekilde.
(s). demir çubuklarla kapatlımış; yasaklanmış; çizgili, yollu (kumaş).
(i)., (f). varil, fıçı; bir varilin içine alacağı miktar; top veya tüfek namlusu; (f). fıçıya koymak; A.B.D. arabayı hlzlı kullanmak. barrel buoy fıçı şamandıra. barrel organ latarna. barrel roll uçuşta uçağın ekseni üzerinde tam bir devir yapması. barrel vault (mim). beşik kemer, yarım silindir şeklinde kemer, tonos.
(s)., (i).kısır;meyvasız; kıraç, verimsiz (toprak); yavan, anlamsız; budala, boş kafalı; (i)., (gen).(çoğ). düz veya hafif meyilli, toprağı kumlu, nispeten çorak arazi. barrenly (z). kısır bir şekilde. barrenness kısırlık.
(i). bere, küçük bir çeşit sapka.
(i). saç tokası.
(i)., (f). barikat, siper; mânia, engel; (f). siper yapmak; barikatla önünü kesip müdafaa etmek. barricader (i). barikat yapan kimse.
(i). herhangi bir yolu kapamak için yapılan mania, engel; doğal mânia (sıradağlar v.b.); çit, korkuluk. barrier reef sahile yakın sığ mercan kayalığı.
edat maada, -den gayri, olmadığı takdirde.
(i)., ing. dava vekili, mahkemede dava görebilen avukat, avukat
(i)., A.B.D. meyhane, bar.
(i). el arabası; ing. seyyar sebze ve meyva satıcılarının kullandığı itilerek yürütülen araba; Büyük Britanyada tarihten evvelki devirlerde yaşamış olan kimselerin mezarlarının bulunduğu tepe; tepe (bu gün özellikle yer isimlerinde kullanılır).
(kıs). Baronet.
(i). meyhanede içki veren kimse, barmen.
(f)., (i). mübadele usulü ile alışveriş etmek, trampa etmek; takas yapmak; (i). mübadele, trampa.
(i)., (mim). eski zaman kale bedenlerinden dışarı çıkmalı olan kulecik.
(i)., (fiz). (atom dan ufak) ağır tanecik.
(i). ağırküre.
(i)., (kim). baryum monoksit. barytic (s). baryum monoksit ile ilgili.
(bak).baritone.
Alışveriş Sepetiniz