NE ARAMIŞTINIZ?

Limasollu Naci İngilizce Eğitim Setleri ve Online İngilizce Kursu Bir Arada

ant ne demek Türkçe anlamı

Türkçe İngilizce sözlükte arama yapmak için ise tıklayabilirsiniz.


A B C D E F G H I J K L M N O P Q R S T U V W Y Z
Aranan Kelime: ant
Bulunan Sonuç: 124

ant

(i). karınca, (zool). Formica. flying ant kanatlı karınca. red ant kızıl karınca, (zool). Formica sanguinea. stinging ant karaiğne. white ant divik.

antacid

(s). mide ekşimesini tedavi eden, asitleri giderici.

antagonism

(i). husumet, kin; zıddiyet.

antagonist

(i). muhasım, karşı çIkan, muhalif kimse. antagonis'tic (s). muhasım, zıt, muhalif. antagonis'tically (z). muhalefet ederek, karşı çIkarak.

antagonize

(f). zıtlık yaratmak, aleyhine çevirmek, husumeti tahrik etmek, kışkırtmak.

antalgic

(s)., (i). ağrı kesici.

antarctic

(i)., (s). Güney Kutbu ve civarı; (s). Güney Kutbuna ve o civara ait. Antarctic Circle Güney Kutup dairesi.

antarctica

(i). Antarktika.

antarthritic

(s)., (tıb). eklem ağrısını teskin eden.

antasthmatic

(s)., (tıb). astımı teskin eden, antiazmatik.

ante

(i). pokerde oyuna başlamadan evvel her oyuncu tarafından ortaya konulan para, bop.

anteater, antbear

(i)., (zool). Myrmccophaga cinsinden karınca yiyen bir takım hayvanlardan biri.

antebellum

(s)., (Lat). harpten evvel (özellikle Amerikan iç harbinden evvel).

antecedence

(i). evvellik, öncelik, takaddüm.

antecedent

(s), (i). önce gelen, evvel, mukaddem; (i). önerti; geçmişte vaki olay; geçmiş, mazi; ,(cog). ced, soy; (gram). zamirin yerini aldığı isim veya tümleç; (mat). bir denklemin ilk ünitesi.

antedate

(f). bir mektuba veya senede geçmiş bir tarih atmak; daha evvel gelmek, takaddüm etmek.

antediluvial

(s). Tufandan evvelki. antediluvian (s).,(i). Tufandan evvelki devre ait; (i). eski kafalı kimse; çok yaşlı adam.

antelope

(i). antilop; ceylan, gazal, ahu.

antemeridiem

öğleden evvel, sabah; (kıs). AM.

antenatal

(s). doğumdan evvel olan.

antenna

(i)., (zool). anten; böcek boynuzu, duyarga; anten (radyo v.b.)

antenuptial

(s). nikahtan evvel olan.

anteorbital

(s). gözlerin önünde olan.

antepenult

(i). sondan üçüncü hece.

anterior

(s). evvelki, önceki, mukaddem , eski; ilerde, önde; (biyol). ön, öndeki, ön tarafta bulunan.

anteroom

(i). bekleme odası.

anthelion

(i). güneşin ışığında bulut üzerinde görülen renkli halka.

anthelmintic

(s)., (i). solucanları bağırsaktan defeden;(i). solucan ilâcı, solucan düşürücü ilâç.

anthem

(i). şükran ve sevinç ilâhisi. national anthem milli marş.

anther

(i). (bot). çiceklerde ercik başı, enter, haşefe, başçık.

anthill

(i). tümsek şeklinde olan karınca yuvası.

anthology

(i). seçme edebi parçalardan derlenmiş eser, antoloji. antholog'ical (s). antolojiye ait. anthologist (i). antoloji düzenleyen kimse.

anthozoa

(i)., (çoğ)., (zool). mercan familyasından olan deniz hayvanları.

anthracite

(i). çok sert bir çeşit maden kömürü, antrasit.

anthrax

(i). koyun ve davarlara anz olan bir hastalık, antraks, şarbon; şirpençe.

anthropocentric

(s). insanı evrenin merkezi olarak kabul eden.

anthropography

(i). antropolojinin bir dalı, etnoloji.

anthropoid

(s)., (i). insana benzeyen , insanımsı; (i). insana benzeyen maymun.

anthropology

(i). antropoloji, beşeriyet, insanbilim. anthropolog'ical (s). antropolojiye ait. anthropologist (i). antropoloji bilgini veya uzmanı, antropolog.

anthropometry

(i). insan vücudunun muhtelif uzuvlarını ölçme ilmi. anthropomet'ric (s). bu ilme ait.

anthropomorphism

(i). insanbiçimcilik, antropomorfizm. anthropomorphous (s). insan şeklinde.

anthropophagi

(i). çog. yamyamlar. anthropophagous (s). insan eti yiyen. anthropophagy (i). yamyamlık, insan yeme adeti.

anti

(önek). Karşı, zıt, ters, aksi.

anti-semite

(i). Yahudi aleyhtarı. anti-Semit'ic (s). Yahudilerin aleyhinde olan. anti-Sem'itism (i). Yahudi aleyhtarlığı.

antiaircraft

(s). uçaksavar. antiaircraft gun uçaksavar topu.

antibiotic

(i). antibiyotik.

antibody

(i). kana dışarıdan giren yabancı cisimlere karşı koyan madde, antikor.

antic

(i). soytarılık, maskaralık, tuhaflık.

antichrist

(i). Deccal, Sahte Mesih; Mesih düşmanı.

antichristian

(s). Hıristiyan dinine karşı gelen veya çIkan; Deccal'e ait.

anticipate

(f). beklemek, ummak; önceden tahmin etmek sezinlemek, geleceği görmek; önce davranmak.

anticipation

(i). güvenle bekleme ; önceden yapma; evvelden farketme, sezinleme; evvelden yaşama; (müz). sonra çalmacak notalann birkaçmln evvelden çalmması.

anticipatory

(s). ilerde vaki olacak hali içine alan.

anticlerical

(s). papaz sınıfına muhalif, papazların siyasete karışmalarına karşı.

anticlimactic

(s)., (kon). (san). ani bir değişiklikle daha az etkili bir hale gelen ifade ile ilgili; daha önemli bir olayın etkisiyle gölgelenen vaka ile ilgili.

anticlimax

(i)., (kon). (san). ifadenin ani bir değişiklikle daha az etkili bir şekil alması; daha önemli bir olayın etkisiyle gölgelenen vaka.

anticline

(i)., (jeol). bir eksenden zıt yönlere giden tabakaların bükülmesi veya kemeri, yukaç. anticli,nal (s). yukaça ait.

anticoagulant

(i). kanın pıhtılaşmasına engel olan ilaç.

anticonvulsant

(i). çırpınmayı önleyen ilaç.

anticyclone

(i). yüksek basınç alanı, karşı- döngü.

antidote

(i). panzehir, hastalık etkisini giderici madde, ilâç, deva, çare; herhangi bir (bedeni veya akli). bozukluğun etkisini giderici madde. antidotal (s). panzehire ait.

antiebanon

(i). Lübnan Suriye sınırında ve Lübnan dağlarının doğrultusunda bir dağ silsilesi.

antiemetic

(s)., (i). kusmayı önleyen (ilaç).

antifebrile

(s). ateş düşürücü.

antifreeze

(i). bir sıvının donmasını önleyen alaşım, antifriz.

antifriction

(s). sürtünmeye karşı.

antigen

(i).,(tıb). antijen.

antihero

(i). kibarlık ve Şereften uzak olan baş kahraman.

antihistamine

(i)., (tıb). antıhistamin.

antiknock

(i)., oto vuruntu kesici yakıt ilâvesi.

antilogarithm

(i)., (mat). Logaritma oranında olan sayı.

antilogy

(i). karşıtlık, tezat.

antimacassar

(i). yüksek arkalıklı sandalyede oturulunca başın geldiği kısmı örten bez parçası; koltuk örtüsü.

antimalarial

(s). sıtmaya karşı kullanılan.

antimatter

(i)., (fiz). zıt zerrelerden oluşmuş madde.

antimony

(i). antimon, rastık taşı.

antinational

(s). millet veya milletçiliğe karşı.

antinephritic

(s). böbrek hastalıklarına karşı faydalı.

antineutrino

(i). antinotrino.

antineutron

(i). antinotron,

antinomian

(s)., (i). ahlâk kurallarına karşı gelen (kimse). antinomianism (i). ahlâk kurallarına karşı gelme,

antinomy

(i). iki kanun veya iki felsefe prensibi arasındaki zıtlık.

antinovel

(i). plan ve karakterlere önem vermeyip konuyu duygusal yönden ele alan roman.

antioch

(i). Antakya.

antiparticle

(i), (fiz). zıt zerre.

antipasto

(i). meze.

antipathetic

(s). tabiatça zıt olan,

antipathy

(i). nefret, tiksinme, istikrah, karşıt duygu, antipati, tabiat zıtlığı.

antipersonnel

(s). insan öldürücü (silahlar).

antiperspirant

(i). ter kesici ilâç.

antiphlogistic

(s)., (i)., (tıb). iltihabı azaltan.

antiphony

(i). karşılıklı ilâhi okuma usulü; karşılıklı okunan ilâhi, dua vb,, antifoni antiphonal, antiphon'ic (s). karşılıklı okuma usulüne ait.

antiphrasis

(i)., (kon). (san). bir kelimenin aksi anlamda kullanılması.

antipodal antipodean

(s). yeryüzünün aksi tarafında olan; bir şeyin taban tabana zıddı.

antipodes

(i)., (çog).. yeryüzünün aksi tarafında bulunan yer; yeryüzünün aksi taraflarında oturanlar; tabiat, mizaç ve ahlâkça bir başkasına taban tabana zıt olan kimse yahut şey; birbirine zıt iki kimse yahut iki şey.

antipole

(i). zıt.

antipope

(i). kanunlar gereğince seçilmiş Papaya muhalefet eden kanun dışı Papa.

antipyretic

(s). (tıb). harareti teskin eden, ateş düşürücü.

antiquarian

(i)., (s). antika meraklısı, eski eserler uzmanı; (s). antika şeylere ait. an'tiquary (i). antika meraklısı.

antiquate

(f). eskitmek.

antiquated

(s). çok eski; modası geçmiş.

antique

(s)., (i). eski zamanlara ait; eski devirlerden kalma, antika; (i). antika; sanatta eski Yunan ve Roma uslubu; bir çeşit matbaa harfi. antiqueness (i). antikalık, eskilik, eski zaman işi.

antiquity

(i). eskilik, antikalık; eski zamanlar, eski zaman adamları, eski zaman medeniyeti; (gen). (çog).. eski zaman kalıntıları; çok ihtiyar kimse, çok eski şey.

antirachitic

(s). (i). raşitizme karşı.

antirrhinum

(i). sıracaotları familyası (aslanağzı, kurt ağzı v.b.).

antiscorbutic

(s)., (i). iskorbüt hastalığını önleyen (ilaç).

antiseptic

(i)., (s). antiseptik. antiseptically (z). antiseptik suretiyle. antisepsis (i). antisepsi.

antiserum

(i). aşı, antiserum.

antislavery

(s). köleliğe karşı, kölelik aleyhtarı.

antisocial

(s). toplumsal örgüt ve yararlara karşı.

antispasmodic

(s)., (i)., (tıb). sinir krizlerini teskin eden veya önleyen (ilaç), kulunç giderici, kasınç giderici (ilaç).

antistrophe

(i). eski Yunan tiyatrosunda koronun stropheden sonraki dönüş hareketinde okuduğu satırlar; dansta ters hareketler yapma.

antisubmarine

(i). denizaltı avcı gemisi.

antitank gun

(i). tanksavar top.

antithesis

(i). antitez, karşı tez, karşı sav; zıtlık.

antithetic

(s). karşıt olan, tezatlı;tezat mahiyetinde .antithetically (z). tezat teşkil ederek.

antitoxic

(s). (biyol). antitoksik.antitoxin i antitoksin.

antitrust

(s)., (ekon). tröstlerin teşekkül etmesine karşı olan.

antitype

(i). meydana geleceğine önceden işaret veya ima edilen olay.

antler

(i). geyik ve karaca boynuzu veya boynuzunun dalı. antlered (s). boynuzlu , boynuzlarla süslenmiş.

antlion

(zool). Karınca aslanı.

antonomasia

(i)., (kon).(san). bir kimsenin bir lakap veya unvanla teşhis edilmesi ;bir özel ismin benzer nitelikteki diğer şahıslar için genel olarak kullanılması. antonomastical (s). sıfatla tesmiye usulü ile yapılan.

antonym

(i). zıt anlama yelen kelime.

antrum

(i)., (anat). oyuk.

Alışveriş Sepetiniz

Sepetiniz henüz boş

Taksit seçeneklerini ödeme sayfamızda görebilirsiniz.

ALIŞVERİŞE DEVAM ET

HESABINIZA GİRİŞ YAPIN

Parolanızı mı unuttunuz?
ÜYE DEĞİLSENÜYE OL