NE ARAMIŞTINIZ?

Limasollu Naci İngilizce Eğitim Setleri ve Online İngilizce Kursu Bir Arada

aff ne demek Türkçe anlamı

Türkçe İngilizce sözlükte arama yapmak için ise tıklayabilirsiniz.


A B C D E F G H I J K L M N O P Q R S T U V W Y Z
Aranan Kelime: aff
Bulunan Sonuç: 31

aff

(kıs). affectionate, affirmative.

affability affableness

(i). nezaket, tatlılık, hatırşinaslık.

affable

(s). nazik, tatlı, hatırşinas, sokulgan.affably (z). nezaketle.

affair

(i). iş, maslahat; vaka, olay, hadise; hal; ilişki. an affair of honor namus veya şeref meselesi. Foreign Affairs Dışişleri as affairs stand şimdiki halde. Iove affair aşk macerası.

affaire

(i)., (Fr). gizli ilişki; mesele, hikâye.

affect

(f). etkilemek, tesir etmek, değiştirmek ; müteessir etmek, dokunmak; taslamak. affect ignorance cahillik taslamak, bilmezlikten gelmek. My arm is affected. Hastalık koluma yayıldı.

affectation

(i). yapmacık, taklit; naz.

affected

(s). taklitçi, sahte tavırlı, poz yapan; etkilenmiş, tesir altında kalmış, müteessir. affectedly (z). yapmacık tavırlarla. affectedness (i). yapmacık, sahte tavır.

affecting

(s). taklitçi, sahte tavırlı; etkileyen, tesir eden, müessir. affectingly (z) müessir şekilde, etkileyici bir tarzda.

affection

(i). sevgi, muhabbet; etkileme , tesir etme, teessür; hastalık. play on one's affections karşısındakinin hislerine hitap etmek. win one's affection bir kimsenin sevgisini kazanmak. affectionate (s). seven; sevgi gösteren.affectionately (z). sevgi ile.

affective

(s). hissi, dokunaklı.

afferent

(s), (anat). içeri götüren (sinir v.b.).

affiance

(f), (i). nişanlamak; (i). nişan.

affidavit

(i)., (huk). yemin ederek verilen yazılı ifade, yeminli beyan. draw up an affidavit yeminli beyan yazmak.

affiliate

(f). (i). yakın ilişki kurmak, sıkı münasebette bulunmak; evlât edinmek; (huk). baba tanımak; aslını ve soyunu tayin etmek; (i). bağlı şirket. affiliate wrth iltihak etmek, katılmak; üye olmak. affilia'tion (i). yakın ilişki, sıkı münasebet; evlâtlığa kabul.

affinity

(i). eğilim, meyil, eğinim; (kim). çekme; alâka, ilgi, cazibe; dünürlük, hısımlık, nikâhtan hâsıl olan akrabalık.

affirm

(f). demek, söylemek, beyan etmek, iddia etmek; (gram)., (man). tasdik etmek, ispat etmek; teyit etmek; (huk). tasvip etmek affirmable (s). iddia olunabilir.

affirmation

(i). tasvip, tasdik; müspet ifade; (huk). yemin yerine geçen söz.

affirmative

(s)., (i). olumlu, müspet, tasdik edilen; (i). müspet iddia; tartışmada olumlu tezi savunanları tutan taraf; olumlu cevap a decided affirmative kuvvetli ve olumlu karar. in the affirmative ispat ve tasdik anlamında, olumlu, müspet. The affirmative has it. olumlu taraf kazandı. affirmatively (z). teyit ederek, olumlu olarak.

affix

(i). ek, ilâve (kelimenin başına veya sonuna).

affix

(f). eklemek, ilâve etmek; takmak; koymak, atmak (imza).

afflatus

(i). ilham; vahiy.

afflict

(f). keder vermek, üzmek, mahzun etmek, müteessir etmek; müptela etmek, belaya düşürmek. affliction (i). dert, keder, elem, belâ afflictive (s). keder veya elem verici.

affluence

(i). bolluk, refah, servet; (-e) doğru akış (kan),affluent (s). bol akan; bol, mebzul; zengin.

afford

(f). para dayandırmak; işine gelmek ; hâsıl etmek, meydana getirmek, mahsul vermek. I can-t afford this. Buna bütçem müsait değildir.

afforest

(f). orman haline getirmek, ormanlaştırmak, ağa,clamak. afforesta'tion (i) ormanlaştırma, ağaç dikme.

affranchise

(f). azat etmek, serbest bırakmak, muaf tutmak. affranchisement (i). azatlık, azat etme, af.

affray

(i). kavga, gürültü.

affright

(i). ani korku.

affront

(i)., (f). hakaret; (f). kırmak, gücendirmek , saymamak, hakaret etmek. give affront to kızdırmak, gücendirmek.

affusion

(i). dökülme, dökme.

Alışveriş Sepetiniz

Sepetiniz henüz boş

Taksit seçeneklerini ödeme sayfamızda görebilirsiniz.

ALIŞVERİŞE DEVAM ET

HESABINIZA GİRİŞ YAPIN

Parolanızı mı unuttunuz?
ÜYE DEĞİLSENÜYE OL