NE ARAMIŞTINIZ?

Limasollu Naci İngilizce Eğitim Setleri ve Online İngilizce Kursu Bir Arada

ad ne demek Türkçe anlamı

Türkçe İngilizce sözlükte arama yapmak için ise tıklayabilirsiniz.


A B C D E F G H I J K L M N O P Q R S T U V W Y Z
Aranan Kelime: ad
Bulunan Sonuç: 131

ad

A.D. AD (kıs). Anno Domini milâttan sonra. ad (i). ilan, reklam.

ad

(i). ilân, reklâm.

ad here

(f). yapışmak, tutmak; iltihak etmek; bağlanmak, bağlı olmak, merbut olmak. adherence (i). sabit durma: vefa, bağlılık, merbutiyet adherent (s)., (i). yapışık, bağlı, merbut; (i) taraftar, taraf tutan kimse, bir parti veya kiliseye mensup olan kimse.

adabsurdum

(Lat). anlamsız veya saçma bir hale gelinceye kadar.

adage

(i). atasözü, darbımesel, vecize.

adagio

(z). (i)., (müz). adagio;(i). yavaş çalınan parça

adam

(i). Adem; bir erkek adı. Adam's apple (bak). apple. not to know one from Adam tanıyamamak the old Adam insanların günah işlemeye olan tabii eğilimi.

adamant

(s)., (i). hoşgörüsüz; çok sert; (i). çok sert efsanevi bir taş.

adamantine

(s). sarsılmaz; delinmez ; elmas gibi sert ve parlak.

adapt

(f). bir şeye uydurmak, uyarlamak; edeb adapte etmek. adapt oneself uymak, intibak etmek, tabi olmak. adaptable (s). uysal, şartlara uyan, intibak edebilen adapter (i). adaptör; intibak eden ve ettiren şey veya kimse.

adaptability

(i). şartlara ve çevreye uyma yeteneği, intibak kabiliyeti, uysallık.

adaptation

(i). uygunluk, imtizaç , intibak, tatbik, uyma; (edeb). adaptasyon, uyarlama; ışık değişikliklerine gözü alıştırma işlemi; uydurulma, şekil değişmesi.

adar

(i). musevi takviminde şubat ortasında başlayan ay.

adastra

(Lat). yıldızlara.

add

(f). katmak, ilâve etmek, eklemek; zammetmek, toplamak. adder (i). toplayan şey veya kimse. add up toplamak, yekun çıkarmak; neticelenmek; (k). dili anlaşılmak, belli olmak.

addend

(i). katılan rakam veya miktar.

addendum

(i). ilave edilecek şey veya söz.

adder

(i). birkaç cins zehirli yılan; engerek, sağır yılan, (zool). Vipera berus; Amerika'da bulunan birkaç cins zehirsiz yılan. adder's mouth birkaç cins salepçi otu adder's-tongue (i). yılan dili, suoku; turna gagası,(bot). Geranium robertianum adderwort (i). kurtpençesi, yılan kökü. death adder dikenli yılan, (zool).Acanthophis.

addict

(i). tiryaki, müptelâ kimse, bir şeye düşkün kimse.

addict

(f). alıştırmak. be addicted to alışmak, kendini vermek, tiryakisi olmak, müptelâ olmak, düşkün olmak addictive (s). tiryaki eden, alışkanlık husule getiren.

adding machine

hesap makinesi

addis ababa

Adis Ababa

addition

(i). ilave, ilave edilmiş şey; (mat). toplama in addition to (-e) ilâveten, ayrıca, fazla olarak. additional (s). biraz daha, ilâve edilen, eklenilen.

additive

(i)., (s). katkı; katılan kimyasal madde; (s). toplamsal, ilâve olunacak.

addle

(f). (s). bozmak, şaşırtmak; çürümek, cılk çıkmak; (s). çürük, cılk addlebrained (s). ahmak addled egg cılk yumurta.

address

(i). adres; söylev, nutuk; konuşurken takınılan tavır, eda; hüner, sanat.

address

(f). söylev vermek, nutuk söylemek, hitap etmek; mektubun adresini yazmak.

addressee

(i). adresine mektup gönderilen kimse.

addresser

(i). hitap eden kimse; imza eden kimse; dilekçe sahibi.

addressograph

(i). adres yazma makinesi.

adduce

(f). getirmek, göstermek (delil).

aden, gulf of

Aden körfezi

adenoid

(i). (anat). Ienf bezi.

adenoma

(i)., (tıb). lenf bezlerinin şişmesi veya büyümesi, adenoma, genellikle bez dokusu uru.

adept

(s)., (i). usta, mahir;(i). mütehassıs, uzman.

adequacy

(i). ehliyet, yetenek, kifayet, yeterlilik.

adequate

(s). uygun, ehven, elverişli, kifayetli, yeterli.adequately (z). layıkıyle adequateness (i). yeterlilik.

adharma

(i),, Sanskrit günahkarlık.

adhesion

(i) yapışma; iltihak, razı olma, bağlı olma; vefa, sabit durma; (tıb)., (bot). ayrı parçaların birbirine yapışması.

adhesive

(s)., (i). yapışkan, yapışıcı; (i). tutkal, zamk, çiriş adhesive plaster, adhesive tape yapışkan şerit, bant, plaster adhesiveness (i). yapışkanlık.

adhibit

(f). koymak, yapıştırmak, vermek (ilaç).

adhoc

(Lat). bunun için, buna mahsus; bu zamana kadar. ad hoc committee kısa sureli ve tek bir vazife için kurulan komite.

adhominem

(Lat). bir kimsenin ön yargı ve tutkularına hitap eden.

adiathermic

(s). sıcaklık ışınlarını geçirmeyen.

adieu

ünlem (i). Allah'a Ismarladık, elveda , Allah'a emanet olunuz; (i), (gen) (çoğ). veda, Allah'a emanet etme.

adinfinitum

(Lat). sonu olmayarak, nihayetsiz bir şekilde.

adinterim

(Lat). geçici, muvakkat.

adios

ünlem Allah'a Ismarladık.

adipose

(s).,(i) etin yağına ait; yağlı; (i) etin yağlı tarafı.

adit

(i). maden ocağına giden yatay geçit.

adj

(kıs). adjective, adjacent, adjustment.

adjacency

(i). bitişik olma, yakınlık.

adjacent

(s). bitişik, yakın, komşu.

adjectival

(s). sıfat cinsinden.

adjective

(i). (s). sıfat; (s). sıfat cinsinden olan, niteleyici.

adjoin

(f). bitiştirmek, yan yana koymak; bitişik olmak, yan yana olmak adjoining (s). bitişik, yan yana.

adjourn

(f). ertelemek, tehir etmek, başka güne bırakmak; oturuma son vermek; dağılmak adjournment (i). ertelenme; oturuma son verme; iki celse arasındaki müddet.

adjudge

(f). hüküm vermek.

adjudicate

(f). hüküm ve karar vermek adjudica'tion (i). hüküm ve karar verme; hüküm. adjudicator (i). hüküm ve karar veren kimse, hakem.

adjunct

(i). ilâve, ek, esası teşkil etmeyen kısım; iş arkadaşı, yardımcı, muavin; (gram). başka kelimeleri tanımlamak veya nitelemek için kullanılan kelime veya kelimeler.

adjure

(f). Allah rızası için diye rica etmek, istirham etmek adjura'tion (i). ciddi tembih veya dilek; yemin.

adjust

(f). düzeltmek, uydurmak, alıştırmak , ayar etmek adjustable (s). ayar edilebilir, düzeltilebilir uydurulabilir. adjustment (i). tasfiye; tanzim, düzeltme, tashih, Islah; düzen, nizam; uyma, intibak.

adjutant

(i). yardımcı, muavin; emir subayı, yaver. adjutant general komutana bilgi veren ve emirlerini orduya tebliğ eden general. adjutant stork Hindistan'da bulunan bir çeşit iri leylek.

adlib

(f)., (k). dili irticalen söylemek.

adlibitum

(Lat). istenildiği kadar, istenildiği gibi; (müz). tempo vb hususunda istenildiği gibi çalınabilen notalar;(kıs) ad lib.

adman

(i). ilâncılıkla meşgul olan kimse.

administer

(f). yönetmek, idare etmek; vermek, icra etmek, ifa etmek: yemin ettirmek; hizmet etmek, levazımını temin etmek, donatmak.

administration

(i). yönetim, idare, hükümet nezaret; başkan ve yardımcıları , idareciler; bakanlar kurulu, vekiller heyeti ; yemin ettirme; ilaç verme.

administrative

(s). yönetimle ilgili, idari.

administrator

(i). yönetmen, idareci, mudur, mütevelli; (huk). vasi, vekil, mirası idare eden kimse.

admirable

(s). takdire şayan, beğenilecek , çok güzel admirably (z). beğenilecek surette.

admiral

(i). amiral.vice-admiral (i). tümamiral rear-admiral (i). tuğamiral. admiral butterfly bir cins kelebek.

admiralty

(i),, (b.h). bahriye mahkemesi ; İngiltere'de deniz kuvvetleri kumandanlığı.

admire

(f). çok beğenmek, hayran olmak, takdir etmek admira'tion (i). hayranlık , çok beğenme. admir'er (i). takdirkar kimse; âşık. admiringly (z). beğenerek, hayran olarak.

admissible

(s). kabul olunabilir, kabule şayan. admissibil'ity (i) makul oluş, kabul olunabilme.

admission

(i). kabul, girme müsaadesi ; teslim (hakikat); giriş ücreti, duhuliye. admission free duhuliyesiz, giriş ücreti olmayan.

admit

kabul etmek, teslim etmek ; içeriye bırakmak, girmesine müsaade etmek: izin vermek, müsaade etmek admit of imkân vermek admittance (i). içeriye kabul; girme müsaadesi , giriş hakkı. No admittance. Girilmez.

admittedly

(z). itiraf edildiği gibi.

admixture

(i). katıp karıştırılma, ilâve.

admonish

(f). öğüt vermek, nasihat etmek, tembih etmek, ihtar etmek.

admonition

(i). tembih, ihtar, nasihat, öğüt.

admonitory

(s). ihtar mahiyetinde, nasihat şeklinde.

adnauseam

(Lat). kusturacak kadar, iğrenç derecede.

ado

(i) gürültü, patırtı. make an ado hadise çıkarmak, kıyameti koparmak. without any more ado hemen, ses çıkarmadan.

adobe

(i). kerpiç.

adolescence

(i). gençlik, büyüme çağı.

adolescent

(s)., (i). delikanlı, genç, büyümekte olan.(kimse).

adopt

(f). kabul etmek, edinmek, benimsemek ; evlât edinmek. adoption (i). kabul , benimseme; evlatlığa kabul etme, evlât edinme adoptive (s). evlâtlığa kabul eden veya edilen.

adore

(f). tapınmak, perestiş etmek, aşırı derecede sevmek. adorable (s). tapınılacak, perestişe layık, çok güzel ve sevimli. adora'tion (i) perestiş, tapınma, aşk, aşırı sevgi.

adorn

(f). süslemek, donatmak, tezyin etmek, çeki düzen vermek. adornment (i). süs, ziynet.

adrem

(Lat). sadede, konuya, mevzua.

adrenal

(i). (s). böbrek üstü bezi,(s), bu bezle ilgili.adrenal glantl böbrek ustu bezi.

adrenaline

(i). adrenalin.

adrianople

(i). Edirne.

adriatic

(i). Adriya Denizi.

adrift

(s). başıboş; kendi haline terk edilmiş , serseri; akıntı ve rüzgâr etkisiyle sürüklenmekte olan (Gemi).

adroit

(s). eli çabuk, usta, becerikli, mahir, hünerli. adroitly (z). hünerle.adroitness (i). hüner, marifet, el çabukluğu.

adscititious

(s). ilâve edilen, katma , ek olan, gereksiz.

adulate

(f). yaltaklanmak, tabasbus etmek. adula'tion (i). mübalağalı bir şekilde methetme, aşırı övgü, tabasbus, yaltaklanma adulatory (s). aşırı övgü niteliğinde olan, yaltaklanma mahiyetinde.

adult

(s)., (i). reşit, ergin, erişkin (kimse).

adulterate

(f)., (s). karıştırmak, safiyetini bozmak; (s). karışık, mahlut adultera'tion (i). karıştırma, karıştırılmış olma.

adultery

(i). zina, evli biriyle gayri meşru cinsi münasebet. adulterer (i). zina yapan erkek adulteress (i). zina yapan kadın adulterine (s). gayri meşru (çocuk). adulterous (s). zina eden; caiz olmayan, memnu.

adumbrate

(f). ima etmek, anıştırmak ; gölgelemek. adumbra'tion (i). ima, kinaye; gölgeleme.

adust

(s). yanmış, kavrulmuş, kurumuş adv kıs adverb.

advalorem

(Lat). pahasına göre, kıymeti üzerinden.

advance

(i). ilerleme, ileri gitme, terakki, terfi; fiyat yükselmesi; avans, öndelik. advances (i)., (çoğ). ilerlemeler; (k).dili açık verme, asılma. advance guard öncü kuvvet. in advance önde, ileride; peşin olarak.

advance

(f). ilerletmek, ilerlemek, ileri götürmek, ileri gitmek, terakki etmek, terakki ettirmek, terfi etmek, terfi ettirmek; artmak, yükselmek (fiyat) ; avans vermek, ödünç vermek; teklif etmek. advanced (s). ilerlemiş, ileri advancement (i). terfi; ilerleme, terakki.

advantageous

(s). kârlı, faydalı , istifadeli. advantageously (z). faydalı bir şekilde.

advent

(i). gelme, gelip çatma, görünme , olma, vuku. Advent (i)., (kil). Hazreti İsa'nın dünyaya gelmesi; Noel'den evvel bir ay müddet.

adventitious

(s) arızi, harici, tesadüfe bağlı.

adventure

(f). tehlikeye atmak, şansa bırakmak; cesaret etmek, göze almak, atılmak. adventurer (i). maceraperest kimse. adventurous (s). macera seven; cüretli; cesaret isteyen (bir iş),

adventure

(i). macera, serüven, sergüzeşt; spekülasyon, vurgun sağlayan teşebbüs.

adverb

(i)., (gram). zarf. adverbial (s). zarfa ait adverbially (z). zarf cinsinden olarak.

adversary

(i). muhalif kimse, düşman , hasım.

adversative

(s). muhalefet belirten , karşı fikri ifade eden.

adverse

(s). zıt, muhalif, ters, karşı, aksi. adversely (z). karşı olarak, muhalefet ederek. adverseness (i). terslik, zıtlık, muhalefet.

adversity

(i). zorlu sıkıntı, üzgü, zorluk, güçlük; çapraşık durum.

advert

(f). zikretmek, ima etmek, dokundurmak , hissettirmek. advert to (-dan) bahsetmek.

advertise

(f). ilân etmek, bildirmek; reklâmını yapmak. advertisement (i). ilân, haber, bildirme, reklâm. advertising agent reklâm ajansı.

advice

(i). öğüt, nasihat.

advisable

(s). tavsiye edilebilir; uygun, münasip, muvafık. advisabil'ity, advisableness (i). uygunluk, muvafık olma, tavsiyeye lâyık olma.

advise

(f). tavsiye etmek; öğüt veya nasihat vermek, akıl öğretmek; haber veya bilgi vermek; danışmak, istişare etmek, akıl sormak. ill-advised (s). akılsız, tedbirsiz well-advised (s). tedbirli, akıllı.

advisedly

(z). akıllıca, tedbirli olarak: bilerek, düşünerek.

advisement

(i). danışma, müşavere , düşünme. under advisement muallâkta ; incelenmekte.

adviser

(i) danışman, müşavir; danışman öğretmen.

advisory

(s). tavsiye niteliğinde; akıl öğreten, öğüt veren.

advocacy

(i). taraf tutma, taraftarlık ; savunma.

advocate

(i). savunan kimse, müdafi kimse, taraftar. devil's advocate tartışma olsun diye zayıf tarafı savunan kimse.

advocate

(f). savunmak, müdafaa etmek, sahip çıkmak, korumak.

adynamia

(i)., (tıb). kuvvetsizlik.

adytum

(i). tapınağın en iç odası adz (i). keser, marangoz keseri aedile eski Roma'da Bayındırlık memuru.

Alışveriş Sepetiniz

Sepetiniz henüz boş

Taksit seçeneklerini ödeme sayfamızda görebilirsiniz.

ALIŞVERİŞE DEVAM ET

HESABINIZA GİRİŞ YAPIN

Parolanızı mı unuttunuz?
ÜYE DEĞİLSENÜYE OL